DANIŞMA HATTI
TAZMİNAT HESAPLA

TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE MÜTEVEFFANIN DESTEĞİNDEN YOKSUN KALMA – DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

Öğretide ve toplumda bilenene göre tazminat talebinde bulunabilmek için hukuka aykırı eylem sonucu bir zararın meydana gelmiş olması şartı aranmaktadır. Fakat zarar kavramı her zaman somut olarak malvarlığında eksilme meydana gelmesi olarak sınırlandırılamaz. Bu tarz bir sınırlandırılmaya gidilmesi birçok hak kaybına neden olmaktadır. Kişinin zararlarının salt mal varlığında meydana gelen eksilme olarak nitelendirilerek hak kazanmış olduğu tazminatın sınırlandırılması, Türk Borçlar Kanunun tazminata ilişkin hükümlerine, Sigorta hukukuna ve hatta hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmektedir. Zarar ve tazminat kavramlarının tanımında sınırlandırmaları kaldırmak gerekirse, yine parasal bir değerlendirme yapmak hasıl olsa da, zarar kavramını yalnızca mevcut bir menkul yahut gayrimenkul veya malvarlığı olarak değil doğması muhtemel kazançların/gelirlerin kaybı,  beden ve beyin gücünün azalması yahut yitirilmesi olarak nitelendirmek gerekir. Yani zarar kavramını bazı durumlarda daha varsayımsal olarak ele almamız gerekmektedir. Yazımızın konusuna gelecek olursak ölümlü trafik kazalarını ele almamız gerekir. Ölümlü trafik kazası neticesinde müteveffanın beden yahut beyin gücüyle yoksunlarına sağladığı desteğin ortadan kaybolması sebebiyle müteveffanın yakınları destekten yoksun kalmaktadırlar. Müteveffanın desteğinden artık yararlanamayan yakınlarının almaya hak kazandığı tazminat destekten yoksun kalma tazminatı olarak adlandırılmaktadır. Bu tazminat kalemine konu destekten kasıt yalnızca parasal olmayıp, yardım ve hizmet ederek, bakıp gözeterek, bilgi ve deneyimlerinden yararlandırarak da gerçekleşebilmektedir. Ölümlü trafik kazalarında, zarar görenler üçüncü kişi konumunda bulunan, ölenin yakınlarıdır. Bu desteklik ilişkinin mirasçılıkla yahut miras hukukuyla hiçbir bağlantısı ve ilgisi yoktur. Destekten yoksun kalma tazminatındaki desteklilik ilişkisini miras ilişkisinden tamamen bağımsız düşünmek ve değerlendirmek gerekir. Zira bu tazminat kaleminin ruhunu anlamak mümkün olmayacaktır. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, müteveffanın vefatı sebebiyle destekten yoksun kalan hak sahiplerinin müteveffanın malvarlığından yoksun kalmalarından ziyade onun bedensel olarak yani çalışarak hak sahiplerine bakiye ömürleri boyunca sağlayacak olduğu destek ve kazanımlardan mahrum başka bir deyişle yoksun kalmalarıdır. Daha detaylı anlatmak gerekirse; Trafik kazası sonucunda yaralanan kişinin kendisi zarar görmüşse de, ölen kişinin vücut bütünlüğünün tamamen yok olması sebebiyle, ölüm olayıyla kendisinin zarar gördüğü söylenemez. Asıl zarar gören, müteveffanın desteğinden yoksun kalan yakınlarıdır. Peki, destekten yoksun kalan hak sahiplerinin zararları ne tür bir zarardır? Bugünkü hukuk düzenine egemen olan görüşlere ve yasal düzenlemeye göre zararın tek bir tanımı vardır. Bu tanıma zarar, bir kimsenin malvarlığında istemi dışında meydana gelen azalmadır. Ancak zarar bazı durumlarda malvarlığının aktifinin azalmasından, yoksun kalınan kazançtan veya pasifinin artmasından ileri gelebilir. Yani zarar teriminden anlaşılan ortadan kaybolan bir beden yahut yitirilen bir can değildir. Vefat eden kişilerin ekonomik verimliliklerinin ortadan kalkması, kazanç sağlama imkanlarının tükenmesi yahut eksilmesidir. Bu anlayış çerçevesinde müteveffanın desteğinden yoksun kalan yakınlarının isteyebilecekleri tazminat, yiten canın bedeli yahut kan parası değil, müteveffanın parasal(maddi) desteğinin ortadan kalkması yüzünden uğranılan maddi zararların karşılığıdır. Önemle belirtmek gerekir ki destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmak için illa müteveffanın sağlığında ondan maddi destek alınmasına gerek yoktur. Bu tazminatın konusu müteveffa ölmeseydi bakiye ömründe yakınlarının yararlanacağı varsayımsal/farazi bir parasal destektir. Yani müteveffanın hiçbir geliri bulunmasa, destekten yoksun kalan hak sahibi ile müteveffa yaşamında hiçbir surette görüşmüyor olsa bile hak sahipleri destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmaya hak kazanabileceklerdir. Tüm bu açıklamalar ışığında destek kavramının da tanımını yapma gereği hasıl olmaktadır. Destek, yakınlarına veya yakın ilişkide bulunduğu başka kimselere sürekli ve düzenli bir biçimde yardım eden, eğer ölmeseydi ilerde yardım etmesi beklenen veya büyük bir olasılıkla yardım edecek olan kişidir. Sair yüksek mahkeme kararlarında da bahsedildiği üzere, destek sayılabilmek için bakımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterlidir. Ancak, ölüm gününe kadar desteklik etmemiş olmakla birlikte, ilerde bakım gücüne kavuşarak, eylemli ve düzenli olarak yardım etmesi beklenen kimse de destek sayılabilir. Ancak, destek sayılabilmek için ölenin mutlaka ölüm zamanında bir kimseye bakmakta bulunmasına gerek yoktur. Sonraki zamanlarda kurulacak olan bakım ilişkisi de destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin kanun hükümlerinin uygulanması için yeterlidir. Başka bir ifadeyle, trafik kazası sebebiyle müteveffa vefat etmeseydi ilerde kurulacak ilişkinin bir bakma ilişkisi olacağı muhtemel ise de destekten yoksun kalma tazminatı istenebilir. Gerçek destek, vefat tarihine kadar başkasına sürekli ve düzenli bir biçimde bakan ve çeşitli yardımlarda bulunan kişinin desteğidir. Hizmet ederek destek olmanın dışında, eğer ölenin o güne kadar bir işi, kazancı, geliri ve malvarlığı olmamışsa, parasal olanakları yoksa dahi destek olarak sayılması gerekmektedir. Kişiler hangi yaşta olurlarsa olsunlar, bir kazançları ve malvarlıkları bulunmasa dahi beden güçleriyle birbirlerine hizmet ederek destek olurlar. Hizmet etmek maddi destek sayıldığına göre yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmaksızın en azından asgari ücretler düzeyinde destek tazminatı hesaplanmaktadır. Varsayımsal destek ise trafik kazası sonucunda vefat olayı meydana gelmeseydi de, yaşamın olağan akışı içerisinde ilerde kurulacak bakım ilişkisi neticesinde destek olması beklenen kimsedir. Çocukların ebeveynlerine desteliği buna örnek teşkil etmektedir. Nişanlıların da gelecekte birbirlerine destek olacakları genel kabul görmektedir. Çünkü evlenme hazırlığı içinde oldukları kanıtlanabilen nişanlılar yahut sözlüler birbirlerinin varsayımsal desteği sayılmaktadır. Müteveffanın parasal destek sağlaması konusunun parasal güç ve malvarlığı eksilmesi anlayışıyla sınırlandırılarak dar yorumlanmaması gerektiği yukarıda anlatılmıştır. Bir kez daha belirtmek gerekir ki insanlar, çok ayrık durumlar dışında, her yaşta üretkendirler. Kişi, gene hangi yaşta olursa olsun, kendisinden başka, birlikte yaşadığı kişilere maddi destektir. Yaşlı bir kişi, çalışıp kazanç elde etmiyor olsa bile, bedensel varlığıyla eşine, çocuklarına, torunlarına günlük yaşam içerisinde her an, her zaman maddi destek olabilir. Bunun gibi, küçük bir çocuk ev işlerinde annesine ve babasına yardım ederek, çarşı pazar alışverişine giderek, kendinden küçük kardeşine bakarak, kırsal kesimden ise tarlada çalışarak, hayvanları otlatarak maddi destek sağlayabilir. İnsanlar, yaşları, meslekleri, toplum içindeki yerleri, yaşam biçimleri ne olursa olsun bedensel ve düşünsel etkinlikleriyle yaşadıkları sürece kendilerine, yakınlarına, dostlarına ve en beklenmedik yerde ve zamanda dara düşenlere, zorda kalanlara, tehlike içinde bulunanlara ve hatta ülkelerine yarar ve destek sağlayabilirler. Trafik kazası sonucu vefat eden müteveffanın hak sahiplerine sağladığı desteğini bu şekilde değerlendirmek gerekir. Bu anlayış çerçevesinde ölenin bakım gücünü parasal olanakla sınırlı tutmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Asıl güç bedensel ve düşünsel güçtür. Bu gücün başkalarına sağladığı yardımdır, Bu nedenle, ölenin parasal gücü ve malvarlığı olmasa bile, bedensel varlığından yoksun kalınması başlı başına bir destekten yoksunluk olarak değerlendirilmelidir. Öte yandan, destekten yoksun kalanların, aynı zamanda mirasçı olmaları nedeniyle, parasal kaynakları kesilmemiş olsa bile, ölenin beden ve beyin gücüyle o malvarlığına katkılarından yoksun kalınması da başlı başına bir destek tazminatı istenmesini haklı kılmalıdır. Değinilmesi gereken başka bir konu da müteveffanın yaşamında yoksulluğa düşmüş veya iflas etmiş olması, terekenin borca batık bulunması, destekten yoksun kalan hak sahiplerinin destekten yoksun kalma tazminatı istenmesine engel değildir. Müteveffa, trafik kazasından evvel çalışıp kazanç elde eden biri olmasa bile, eğer ölmeseydi her an iş bularak destekten yoksun kalan hak sahiplerine destek olacağı varsayımına göre geride kalan yakınların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse müteveffa, okul çağında bir çocuk ise ilerde çalışma yaşamına atıldığında yakınlarına maddi destek sağlayacağı varsayımıyla elde edebileceği kazançlar araştırılacak ve hak sahiplerinin destek yoksun kalma tazminatları bu varsayım doğrultusunda hesaplanacaktır.

2023 - Yeşil Hukuk Danışmanlık © Tüm hakları saklıdır.
linkedin facebook pinterest youtube rss twitter instagram facebook-blank rss-blank linkedin-blank pinterest youtube twitter instagram